CEYDA ULUKAYA İstanbul – TÜİK verilerine göre 2022 yılında istihdam oranı erkeklerde yüzde 71, kadınlarda ise yüzde 35 oldu. Bu, son 10 yılın en yüksek oranı olsa da, OECD ortalaması olan yüzde 52’lik oranın çok altında. Bu tablonun arkasında yatan en önemli neden ise kadınların bakım işlerine erkeklere kıyasla ortalama dört kat daha fazla zaman harcaması. Küresel ölçekte kadınlar günde 4.7 saatini ücretsiz bakım ve ev işleri için harcarkan, erkekler buna günde 1.7 saatini ayırıyor. Bu durum, kadınların yarattıkları bakım ekonomisinin karşılığını alamadıkları için yoksulluğa mahkum oldukları bir tabloya yol açmakla kalmıyor, ayrıca zaman yoksulluğuna da yol açıyor. Kadınlar, işgücü piyasasına katılsalar bile, ücretsiz bakım işlerine eşlerinden daha fazla zaman harcıyor. Çalışan kadınların ayrıca ev işi, çocukları, kocaları ve yakınları için harcadıkları zaman literatürde “çifte mesai” olarak anılıyor ve bu durum çalışan kadınların zaman yoksulluğunu derinleştiriyor.
Kadın hep zaman yoksulu
Cinsiyet Eşitliği İzleme Derneği (CEİD) üyesi Dr. Hilal Arslan, kadınların başta çocuk bakımı olmak üzere ev içi ücretsiz bakım işlerini üstlenmesine bağlı olarak yaşadığı zaman yoksulluğuna dair şunları anlatıyor:
“Yoksulluk deyince aklımıza hep gelir yoksulluğu geliyor. Oysa ki asgari yaşam standartlarını elde edebilmek için yeterli zamana sahip olmama da bir çeşit yoksulluk. Bu da zaman yoksulluğu olarak tanımlanıyor ve toplumsal cinsiyet temelli eşitsizlikleri daha da görünür kılıyor. TÜİK verileri bize çalışan kadınların çalışan erkeklere göre daha fazla zaman yoksulu olduğunu gösteriyor. Zaman yoksulluğu ve iyilik hali ilişkisi incelendiğinde yine kadınların ve kız çocuklarının bir gün içerisinde kendi istekleri doğrultusunda kullanacakları zamanın erkeklere kıyasla bakım emeği nedeniyle daha fazla kısıtlandığını ve bu nedenle yaşam kalitelerinin olumsuz etkilendiğini görüyoruz. İyi bir yaşam için gerekli görülen maddi kaynaklara erişim kadar onları özgürce kullanabilmek de önemli, zaman yoksulluğu bu noktada hali hazırda bunlara sahip olan kadınların dahi kaynaklarını kendi istekleri doğrultusunda kullanabilmelerini engelliyor. Örneğin gündelik hayat içerisinde sosyalleşme, eğlence, sağlık, spor, sanat, mesleki ve mesleki olmayan beceri geliştirme gibi yaşamın diğer alanlarına dair bir şeyler yapabilmek için kadınlara ve kız çocuklarına bakım işlerine ayırdıkları süre nedeni ile yeterli zaman kalmıyor.”
‘Görünmez emek’ boyutu
Zaman yoksulluğuna bir de özellikle çocuk bakımı gibi 24 saat yoğun mesai gerektiren işler eklendiğinde, kadınların üzerindeki psikolojik yük de artıyor. Önceki gün sosyal medya üzerinden dolaşıma giren ve bir kadının gözyaşları içinde “İşe başlamak istiyorum, çalışmak istiyorum, çok bıktım bu ev hanımlığından” diyerek serzenişte bulunduğu video da ev içi ücretsiz bakım hizmetlerinin kadınlar üzerinde yarattığı stresin boyutunu anlamak için bir örnek oluşturdu.
“Bakım emeğinin görünmeyen yüzü: Zihinsel yük” adlı çalışmanın yazarlarından TED Üniversitesi Sosyoloji Bölümü öğretim üyesi Dr. Aylin Çakıroğlu Çevik, bu zihinsel yükü şöyle tarif ediyor:
“Feminist çalışmalar, yıllardır hane içi ve bakım işlerinin çiftler arasında eşitsiz biçimde paylaşılmasına odaklanıyor. Ancak bu eşitsiz iş bölümü daha çok fiziksel eylem boyutunda değerlendiriliyor. Örneğin temizlik yapmak, yemek yapmak, bebeğin altını temizlemek vb. Dolayısıyla, eylemi kimin gerçekleştirdiği ve ne kadar süre harcadığı gibi ölçütlerle, somut olarak gözlemlenebilen bu eylemler, yıllardır hane içi ve bakım işlerinin eşitsiz bir biçimde paylaşıldığını ortaya koyuyor. Ancak hane içi toplumsal cinsiyet eşitsizliği sadece gözlemlenebilen fiziksel emekle sınırlı değil. Fiziksel emek odaklı çalışmaların dışında, özellikle bakım emeğine yönelik çalışmalarda, duygusal emeğe yani fiziksel işler yapılırken aile bireylerinin duygusal ve manevi ihtiyaçlarına yönelik harcanan zaman ve emeğe de işaret ediliyor. Bu fiziksel ve duygusal boyutun yanında, hane içi ücretsiz emeğin bir de zihinsel boyutundan bahsetmek gerekiyor. Çünkü görünen eylemlerin dışında bu eylemin arka planını oluşturan ‘görünmez’ bir emek boyutu söz konusu.”
Psikolojiyi etkiliyor
“Son yıllarda uluslararası yazında bu görünmez emek boyutu; zihinsel yük, zihinsel veya bilişsel emek olarak kavramsallaştırılıyor. İhtiyaçların öngörülmesi, ihtiyacın giderilmesine yönelik seçeneklerin belirlenmesi, bu seçenekler arasında karar verilmesi, sürecin yönetilmesi, planlanması, organize edilmesi gibi boyutları içeren zihinsel yük, fiziksel emek öncesindeki bir süreç ve emek türü oluyor. Örneğin, yemek yapmak için, ne pişirileceğini ve ne zaman pişirileceğini düşünmek ve ihtiyaç dâhilinde malzemelerin belirlenmesi ve alışverişe gitmeyi organize edip planlamayı içeren zihinsel ve ‘görünmez’ bir arka plan var. Dolayısıyla, yemek yapma eylemi çiftler arasında eşit bölüşülüyor olsa bile, tüm bu arka plandaki zihinsel emek çiftlerden biri tarafından eşitsiz bir biçimde üstleniliyor.”
Eşitsizliği derinleştiriyor
“Bu durumla ilgili, zihinsel yükü kadınların erkeklerden daha fazla üstlendiklerini ortaya koyan çalışmalar son zamanlarda arttı. Bakım emeği konusunda örneğin sadece annelerle yapılan uluslararası bir çalışma, çocuk bakımı ve ev işlerine dair zihinsel süreçleri, annelerin babalardan daha fazla yönettiklerini ortaya koyuyor. Başka bir çalışmada ise, çift-çalışanlı hanelerde, erkeklerin daha çok işe dair zihin yordukları kadınların ise hem iş hem de bakım ve hane içi işlere dair zihinsel yükü üstlendikleri ve kadınların boş zamanlarına da bu sürecin yayıldığı ortaya konmuştur. Bu durum, hem işte hem evde üstlenilen zihinsel yük fazlalığı ve eşitsizliği nedeniyle kadınların yükünü ikiye katlayarak psikolojik iyilik hallerini olumsuz etkiliyor ve çift-çalışanlı hanelerde toplumsal cinsiyet eşitsizliğini artırıyor.”
‘İş-yaşam dengesi eşitlikçi olmalı’
Dr. Aylin Çakıroğlu Çevik, bakım emeği kaynaklı bu zihinsel yükü hafifletmenin yolunun toplumsal cinsiyete dayalı normların sorgulanması ve eşitlikçi yaklaşımların benimsenmesinden geçtiğini anlatıyor:
“Yapısal olarak bu zihinsel emeği belli bir cinsiyete yüklemek ve hatta bunu varoluşsal bir ‘normallik’ olarak kurgulamak, bu eşitsizliği yeniden üretiyor. Bakım emeğinin hâlâ kadınlara ait bir sorumluluk şeklinde algılanmasına bağlı olarak hem işte hem de evde üstlenilen zihinsel mesai ve iş-ev arasındaki bu geçişler, kadınların yükünü ikiye katlıyor. Bu nedenle, çocuk, hasta, yaşlı ve engelli bakımına yönelik politikaların geliştirilmesi, bu yükün azaltılması açısından da önem kazanıyor. Ayrıca bu zihinsel süreçlerin iş hayatına yayılması nedeniyle ortaya çıkan iş-yaşam dengesizliği, çatışması ve işten ayrılmaya kadar gidebilen iş yaşantısının ikinci plana itilmesini engellemek için, toplumsal cinsiyete dayalı daha eşitlikçi iş-yaşam dengesi düzenlenmesine ihtiyaç var. Bu nedenle, gündeme getirilecek ve gerçekleştirilecek her türlü sosyal politika, kadınların hem ‘kişisel’ refahı hem de ‘toplumsal refah’ açısından çok önemlidir.”
Ev işlerini %80 kadın yapıyor
2021 TÜİK Aile Yapısı Araştırması, çocuk bakımından ev temizliğine, bulaşık-çamaşır işlerinden çay servisine ev içi ücretsiz bakım işlerinin yüzde 80 ve üzeri oranda kadınlar tarafından yapıldığını ortaya koyuyor. Kadınlar en fazla yüzde 94.4 ile çocuk bakımı, yüzde 85,6 ile çamaşır ve bulaşık yıkama (makineyle bile olsa), yüzde 85.4 ile yemek yapma ve evin günlük toplanması ve temizlenmesi işlerini üstleniyor.
Yapay zekâ da şiddetin hiçbir #BahanesiYok diyor
Çağın teknolojisi yapay zekâ, kadına yönelik şiddetin sona erdirilmesi mücadelesine katkı sunabilir mi? ChatGPT ve Bard’ı test ettik…
Teknoloji toplumsal sorunlara yönelik çözüm geliştirmede giderek artan bir rol oynuyor. Peki çağın teknolojisi yapay zekâ, kadınlara ve kız çocuklarına yönelik şiddetin sona erdirilmesi mücadelesine gerçekten katkı sunabilir mi? OpenAI tarafından geliştirilen ChatGPT ile Google’ın yapay zekâ robotu Bard’a, kadına yönelik şiddet konusunda birkaç soru yönelttik. İkisi de yanıtlarında kadına yönelik şiddetin hiçbir şekilde bahanesi olmadığını net bir şekilde ifade etti. ChatGPT, kadına yönelik şiddetin bir suç olduğunu vurgularken, Bard ise şiddetin sevginin değil, sevgisizliğin göstergesi olduğuna dikkati çekti. Her iki sohbet robotu da, kadına yönelik şiddeti sona erdirmenin farkındalık, güçlü destek mekanizmaları ve eşitlikçi politikalardan geçtiği konusunda hemfikir. Üstelik bu konuda önerileri de var. İşte yapay zekânın yanıtlarından birkaçı:
ChatGPT 3.5 – Kadına yönelik şiddetin bahanesi var mı?
Hayır, hiçbir durumda kadına yönelik şiddetin kabul edilebilir bir bahanesi yoktur. Şiddet, insan haklarına aykırıdır, etik değildir ve suç teşkil eder. Hiçbir durumda şiddet, kurbanın cinsiyeti, davranışları veya herhangi bir özelliği tarafından haklı çıkarılamaz. Kadına yönelik şiddet genellikle güç ve kontrol aracı olarak kullanılır ve bu, cinsiyet eşitsizliği ve kadına karşı ayrımcılığın bir yansımasıdır. Herkesin yaşam hakkına saygı göstermek ve sağlıklı bir toplumda yaşamak için, şiddetin her türlüsüne karşı durmak önemlidir. Şiddetin kabul edilemez olduğunu anlamak ve buna karşı çıkmak, toplumun genel bir değeri olmalıdır. Toplum, bu tür davranışlara tolerans göstermemeli ve cinsiyet eşitsizliğiyle mücadele etmek adına pozitif değişimleri desteklemelidir. Şiddetin hiçbir bahanesi yoktur, ve kurbanların hakları ve güvenliği her zaman önceliklidir.
Google Bard – Eşim bana şiddet uyguluyor. Ne yapabilirim?
Eşinizin size şiddet uygulaması, asla kabul edilemez bir durumdur. Şiddet, hiçbir koşulda sevginin bir göstergesi değildir. Aksine şiddet, sevginin yokluğunun bir göstergesidir. Bu durumda yapabileceğiniz birkaç şey var:
– Öncelikle, kendinizi güvende tutmanız önemlidir. Eğer eşiniz size şiddet uygulayacak kadar öfkeliyse, hemen o ortamdan uzaklaşın. Bir arkadaşınızın veya aile üyenizin evine gidebilir, bir sığınağa başvurabilir veya polise haber verebilirsiniz.
– Şiddet olayını belgelemeniz önemlidir. Darp raporu alın, fotoğraf çekin veya video kaydedin. Bu kanıtlar, ileride yasal işlem başlatmanız gerektiğinde size yardımcı olacaktır.
– Şiddet konusunda destek almanız önemlidir. Şiddeti önlemeye ve mağdurlara destek vermeye çalışan birçok kuruluş bulunmaktadır. Bu kuruluşlardan psikolojik destek, hukuki yardım ve maddi yardım alabilirsiniz.
Türkiye’de şiddete maruz kalan kadınlar için aşağıdaki kuruluşlardan destek alabilirsiniz:
– Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı
– Şiddet Önleme ve İzleme Merkezleri (ŞÖNİM)
– Kadın Dayanışma Vakfı
– Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı
Eşinizden şiddet görüyorsanız, yalnız olmadığınızı unutmayın. Yardım almak için birçok kaynak mevcuttur.
Sara rehberlik ediyor
Latin Amerika ve Karayipler’deki BM Kalkınma Programı (UNDP), ABD Uluslararası Kalkınma Ajansı’yla (USAID) ortak girişimi Infosegura aracılığıyla, kadınlara, kız çocuklarına ve ergenlere yönelik şiddeti önlemeyi amaçlayan ücretsiz ve gizli bir yapay zekâ sohbet programı olan Sara’yı geçen mayıs ayında Orta Amerika’da kullanıma açtı.
UNDP’nin bölgede daha güvenli bir toplumu teşvik etme çabalarının bir parçası olan Sara, şiddet riski altında olabilecek kişilere bilgi ve rehberlik sağlıyor. Günün 24 saati sohbet etmek ve insanlara güvenli, anonim ve gizli bir ilk temas sağlamak üzere geliştirilen Sara, şiddet mağdurlarına acil durum numaraları ve irtibat bilgilerinin yanı sıra hukuki tavsiyeler sunuyor ve bir acil durum planı oluşturulmasına yardımcı oluyor. Yapay zekâ ve makine öğrenimi modeline dayanan Sara, uzmanlardan sürekli eğitimler alıyor ve böylece sunduğu bilgi ve rehberliğin her yerin kendine özgü bağlamına, biçimine ve diline göre uyarlanmasını sağlıyor. Detaylı bilgi için: http://chatbotsara.org/